Sağlıklı olmanın yolu iyimserlikten geçiyor
Gündem
08.02.2021 - 14:03, Güncelleme:
08.02.2021 - 14:03 4655+ kez okundu.
Sağlıklı olmanın yolu iyimserlikten geçiyor
Rektör Kazım Uysal, Kütahya Müftülüğü ve Kütahya Dumlupınar Üniversitesi iş birliği ile düzenlenen ‘Pandemi Sürecinde Aile Eğitimleri’ programında Kütahya İl Müftüsü Hüseyin Demirtaş’ın konuğu oldu.
Video konferans yoluyla gerçekleştirilen etkinlikte konuşan Rektör Prof. Dr. Kazım Uysal, salgın döneminde insanların, toplumların ve milletlerin aciz kaldığına vurgu yaptı. Rektör Kazım Uysal, “ Ciddi maddi ve manevi kayıplar oldu. İnsanların psikolojisi bozuldu ve ümidi kırıldı. Halbuki ümidi kaybetmemek ve hayata olumlu bakmak insanın beden ve ruh sağlığı için çok önemlidir. İnsanları canlandıran, canlı ve diri tutan emeldir, yani ümittir. İnsanları hasta eden ve öldüren ise yeistir yani ümitsizliktir. Bu husus tıbben ve biyolojik olarak da böyledir; dinen de böyledir. Bilindiği gibi tıbben hastanın morali yani ümidini kaybetmemesi ilaçlar kadar bazen ilaçlardan daha önemlidir. Bundan dolayı ağır hastalarda mesela kanser hastalarında moralin yüksek tutulması ümidin kesilmemesi tedavide önemli bir husustur. Bazı ağır ruh ve beden hastalıklarında plasebo, yani psikolojik destek için kullanılan etken madde ihtiva etmeyen ilaç, kullanılmasının sebebi de budur. Yani hastanın ümidini kaybetmemesi ve moralinin yüksek tutulması içindir. Neden? Çünkü duygu ve düşünceler vücut kimyasını etkiler, olumlu veya olumsuz yönde değiştirir” dedi.
“Ümidin etkisini yadsımamak gerekir”
Rektör Uysal,” Bir kişi ümidini kaybeder, hasta olduğunu düşünürse belli bir süre sonra gerçekten hasta olur. Hasta bir kişi de ümidini kaybetmez ve iyi duyguları beslerse de iyileşebilir. İyileşme ihtimali artar. Örneğin dört-beş kişi sağlıklı birine bilinçli olarak ‘Bugün hastasın galiba, benzin solmuş, kötü görünüyorsun’ gibi kötümser sözler söylese, emin olun büyük ihtimalle o kişiyi bir ay sonra hasta edip hastaneye gönderebilirler. Tabii ki bunun tersi de mümkündür. Hasta adama da iyi sözler söylemek, ümit vermek de hastalığı hafifletir ve iyileşmede katkısı olur. Genelde iyi adama ‘Fenasın’ desen fenalaşır, fena bir adama da ‘iyisin’ desen iyileşir. Bundan dolayı ümidi kesmemek ve kötümser olmamak hayat felsefemiz olmalıdır. İyimserlikle, ümitle en kötü hastalıklar, hatta kanserler de yenilebilir. Biyolojide yalancı gebelik denen bir hadise var. Mesela bir dişi hayvan, mesela dişi kedi veya dişi köpek, erkekle hiç çiftleşmemiş. Gerçekte gebe kalma durumu imkânsız. Ancak bakın ne oluyor. Dişinin gebe kalmayı istemesi, ümit etmesi beyni etkiliyor. Duygu ve düşüncelerin yoğunluğundan dolayı beyin gebe kalınmış gibi gebelik hormonları üretmeye başlıyor. Tüm metabolizma gebe kalmış gibi değişiyor. Gebelik hormonları olan östrojen ve progesteron üretiliyor, karın şişiyor. Evet, canlı gebeymiş gibi karın şişiyor! Bu süreç beyin yanıltıldığını anlayıncaya kadar devam ediyor. Beyin yanıltıldığını anlayınca eski haline dönüyor ve gebelik sonlandırılıyor. Ne oldu? Duygu ve düşünceler beyni ve vücudu etkiledi ve yalancı gebelik denen bir durum meydana geldi” diye konuştu.
"Hastalık ve musibetler insanoğlunu terakki ettirir"
Uysal,” Duygu ve düşünceler sizin vücut kimyanızı etkilediği ve sizi değiştirdiği gibi başkasına da etki eder ve değiştirir. İnsan sinir sisteminde ayna nöronlar var. Başkasının duygu ve düşüncelerini algılıyor. Yani siz birisi hakkında ne düşünüyorsanız genelde o da sizin hakkınızda aynı duygu ve düşüncelerde oluyor. Sizin duygu ve düşünceleriniz başkasına sirayet ediyor. Bundan dolayı kendimizin sağlıklı olmasını istiyorsak iyimser olacağız, ümidimizi kaybetmeyeceğiz. Eşimizin, çocuğumuzun, arkadaşımızın iyi olmasını sağlıklı olmasını istiyorsak da onlara karşı iyimser olacağız ve iyi sözler sarf edeceğiz. Mesela eşler. Eşinin iyi olmasını istiyorsan iyi olacaksın, iyi sözler sarf edeceksin. Sevilmek istiyorsan seveceksin. Saygı görmek istiyorsan saygı göstereceksin. Çocuğun iyi olmasını istiyorsan iyi ve olumlu sözler söyleyeceksin. Hangi vasıfların öne çıkmasını istiyorsan öyle hitap edeceksin. Yoksa ‘Senden adam/kadın olmaz’ gibi sözler sarf etmekle gerçekten iyiyi de bozarsın, kötü yaparsın. Bu özellikle eğitimciler için de önemli bir yöntemdir” dedi. Rektör Uysal,” Hastalık olmasa sıhhatin kıymeti bilinmez. Hastalıklar ve musibetlerin bir hikmeti de elimizde olan nimetlerin kıymetini anlatmak içindir. Mesela korona pandemisi olmasaydı dostlarla görüşmenin, sarılmanın, tokalaşmanın ve gezmenin ne kadar önemli bir nimet olduğunu bu kadar anlayabilir miydik? Hastalık ve musibetler insan için bir kamçıdır, insanı dergâha sevk eder. Annesinden tokat yiyen bir çocuğun yine annesinin sinesine sığındığı gibidir. Hastalık ve musibetler insanoğluna acizliğini ve zayıflığını anlatır. Bunu anlayan da daha çok Allah’ı düşünür. Rabbimizin kudretini daha iyi anlar. Bakın bu husus Allah’la aramızda da geçerlidir. ‘Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öyle muamele ederim’ hadis-i kutsisi bizim için çok manidardır. Kul, O’nu merhametli bilir, affını ümit ederse muhtemeldir ki af edilir. Ancak O’nun merhametine itikadı yoksa affından ümidi yoksa muhtemeldir ki zannı üzere muamele görecektir. Hastalık ve musibetler insanoğlunu terakki ettirir. Hastalık olmasa tıp ilmi, deprem olmasa inşaat teknolojisi bu kadar gelişebilir miydi? Hastalık ve musibetler günahları temizler, insanı manevi olarak arındırır. Hastalık ve musibetlerin bilemediğimiz daha çok hikmetleri vardır” ifadelerine yer verdi.
Rektör Kazım Uysal, Kütahya Müftülüğü ve Kütahya Dumlupınar Üniversitesi iş birliği ile düzenlenen ‘Pandemi Sürecinde Aile Eğitimleri’ programında Kütahya İl Müftüsü Hüseyin Demirtaş’ın konuğu oldu.
Video konferans yoluyla gerçekleştirilen etkinlikte konuşan Rektör Prof. Dr. Kazım Uysal, salgın döneminde insanların, toplumların ve milletlerin aciz kaldığına vurgu yaptı. Rektör Kazım Uysal, “ Ciddi maddi ve manevi kayıplar oldu. İnsanların psikolojisi bozuldu ve ümidi kırıldı. Halbuki ümidi kaybetmemek ve hayata olumlu bakmak insanın beden ve ruh sağlığı için çok önemlidir. İnsanları canlandıran, canlı ve diri tutan emeldir, yani ümittir. İnsanları hasta eden ve öldüren ise yeistir yani ümitsizliktir. Bu husus tıbben ve biyolojik olarak da böyledir; dinen de böyledir. Bilindiği gibi tıbben hastanın morali yani ümidini kaybetmemesi ilaçlar kadar bazen ilaçlardan daha önemlidir. Bundan dolayı ağır hastalarda mesela kanser hastalarında moralin yüksek tutulması ümidin kesilmemesi tedavide önemli bir husustur. Bazı ağır ruh ve beden hastalıklarında plasebo, yani psikolojik destek için kullanılan etken madde ihtiva etmeyen ilaç, kullanılmasının sebebi de budur. Yani hastanın ümidini kaybetmemesi ve moralinin yüksek tutulması içindir. Neden? Çünkü duygu ve düşünceler vücut kimyasını etkiler, olumlu veya olumsuz yönde değiştirir” dedi.
“Ümidin etkisini yadsımamak gerekir”
Rektör Uysal,” Bir kişi ümidini kaybeder, hasta olduğunu düşünürse belli bir süre sonra gerçekten hasta olur. Hasta bir kişi de ümidini kaybetmez ve iyi duyguları beslerse de iyileşebilir. İyileşme ihtimali artar. Örneğin dört-beş kişi sağlıklı birine bilinçli olarak ‘Bugün hastasın galiba, benzin solmuş, kötü görünüyorsun’ gibi kötümser sözler söylese, emin olun büyük ihtimalle o kişiyi bir ay sonra hasta edip hastaneye gönderebilirler. Tabii ki bunun tersi de mümkündür. Hasta adama da iyi sözler söylemek, ümit vermek de hastalığı hafifletir ve iyileşmede katkısı olur. Genelde iyi adama ‘Fenasın’ desen fenalaşır, fena bir adama da ‘iyisin’ desen iyileşir. Bundan dolayı ümidi kesmemek ve kötümser olmamak hayat felsefemiz olmalıdır. İyimserlikle, ümitle en kötü hastalıklar, hatta kanserler de yenilebilir. Biyolojide yalancı gebelik denen bir hadise var. Mesela bir dişi hayvan, mesela dişi kedi veya dişi köpek, erkekle hiç çiftleşmemiş. Gerçekte gebe kalma durumu imkânsız. Ancak bakın ne oluyor. Dişinin gebe kalmayı istemesi, ümit etmesi beyni etkiliyor. Duygu ve düşüncelerin yoğunluğundan dolayı beyin gebe kalınmış gibi gebelik hormonları üretmeye başlıyor. Tüm metabolizma gebe kalmış gibi değişiyor. Gebelik hormonları olan östrojen ve progesteron üretiliyor, karın şişiyor. Evet, canlı gebeymiş gibi karın şişiyor! Bu süreç beyin yanıltıldığını anlayıncaya kadar devam ediyor. Beyin yanıltıldığını anlayınca eski haline dönüyor ve gebelik sonlandırılıyor. Ne oldu? Duygu ve düşünceler beyni ve vücudu etkiledi ve yalancı gebelik denen bir durum meydana geldi” diye konuştu.
"Hastalık ve musibetler insanoğlunu terakki ettirir"
Uysal,” Duygu ve düşünceler sizin vücut kimyanızı etkilediği ve sizi değiştirdiği gibi başkasına da etki eder ve değiştirir. İnsan sinir sisteminde ayna nöronlar var. Başkasının duygu ve düşüncelerini algılıyor. Yani siz birisi hakkında ne düşünüyorsanız genelde o da sizin hakkınızda aynı duygu ve düşüncelerde oluyor. Sizin duygu ve düşünceleriniz başkasına sirayet ediyor. Bundan dolayı kendimizin sağlıklı olmasını istiyorsak iyimser olacağız, ümidimizi kaybetmeyeceğiz. Eşimizin, çocuğumuzun, arkadaşımızın iyi olmasını sağlıklı olmasını istiyorsak da onlara karşı iyimser olacağız ve iyi sözler sarf edeceğiz. Mesela eşler. Eşinin iyi olmasını istiyorsan iyi olacaksın, iyi sözler sarf edeceksin. Sevilmek istiyorsan seveceksin. Saygı görmek istiyorsan saygı göstereceksin. Çocuğun iyi olmasını istiyorsan iyi ve olumlu sözler söyleyeceksin. Hangi vasıfların öne çıkmasını istiyorsan öyle hitap edeceksin. Yoksa ‘Senden adam/kadın olmaz’ gibi sözler sarf etmekle gerçekten iyiyi de bozarsın, kötü yaparsın. Bu özellikle eğitimciler için de önemli bir yöntemdir” dedi. Rektör Uysal,” Hastalık olmasa sıhhatin kıymeti bilinmez. Hastalıklar ve musibetlerin bir hikmeti de elimizde olan nimetlerin kıymetini anlatmak içindir. Mesela korona pandemisi olmasaydı dostlarla görüşmenin, sarılmanın, tokalaşmanın ve gezmenin ne kadar önemli bir nimet olduğunu bu kadar anlayabilir miydik? Hastalık ve musibetler insan için bir kamçıdır, insanı dergâha sevk eder. Annesinden tokat yiyen bir çocuğun yine annesinin sinesine sığındığı gibidir. Hastalık ve musibetler insanoğluna acizliğini ve zayıflığını anlatır. Bunu anlayan da daha çok Allah’ı düşünür. Rabbimizin kudretini daha iyi anlar. Bakın bu husus Allah’la aramızda da geçerlidir. ‘Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öyle muamele ederim’ hadis-i kutsisi bizim için çok manidardır. Kul, O’nu merhametli bilir, affını ümit ederse muhtemeldir ki af edilir. Ancak O’nun merhametine itikadı yoksa affından ümidi yoksa muhtemeldir ki zannı üzere muamele görecektir. Hastalık ve musibetler insanoğlunu terakki ettirir. Hastalık olmasa tıp ilmi, deprem olmasa inşaat teknolojisi bu kadar gelişebilir miydi? Hastalık ve musibetler günahları temizler, insanı manevi olarak arındırır. Hastalık ve musibetlerin bilemediğimiz daha çok hikmetleri vardır” ifadelerine yer verdi.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA) ve diğer ajanslar tarafından eklenen tüm haberler, sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan ajans kanallarından çekilmektedir. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.